“Anlayamıyorum, insanların sözleri ardındaki gerçeği göremiyorum.” Elif gözlerinden akan yaşları elindeki kâğıt mendille kuruladı ve öfkeyle sıktı. Terapilere bunun için geliyor olsa da bu şekilde içini dökmek bir türlü kolaylaşmıyordu. “Bana üstümdeki kıyafetin çok güzel olduğunu söyledi ve nerede bulduğumu sordu. Ben de teşekkür edip sosyete pazarı denen yerden aldığımı söyledim. ‘Çok ilginç, ben de bir göz atmalıyım oraya,’ dedi ve gitti. Beş dakika sonra kendi aralarında gülüştüklerini duydum. ‘Pazardan almış,’ dediklerini işitene kadar benim hakkımda konuştuklarını bile anlamamıştım.”
Psikolog iki saniye kadar duraksadı. Kız, halen kendisine donuk şekilde bakmakta olan gözlerin arkasında düşüncelerin devindiğini hissetti.
“Yeni bir cihaz var, piyasaya çıkalı henüz birkaç hafta oldu ve ancak referans ile alınabiliyor. Başka bir danışanım sayesinde haberim oldu ve denemek için bir tane..” -bu sırada ayağa kalkıp köşedeki dolabın çekmecesini açtı- “… almıştım ama senin daha çok işine yarayacak gibi duruyor.” Minicik siyah bir kutuyu özenle kızın ellerine bıraktı.
“Bu çok yeni bir teknoloji. İnsanların belli duygu ve düşünceleri dillendirirken hep aynı frekansları kullandığını keşfetmişler. Yani yalan söylerken kullandığın frekansla alay ederken kullandığın birbirinden farklı. Eğer insanların frekanslarını deşifre edebilirsen, sözlerinin ardındaki gerçeği görebilirsin.”
Elif ilgiyle dinliyordu. Elindeki şey her neyse hem kızı heyecanlandırmış hem de böylesi bir şeye gereksinim duyması içini acıtmıştı. “Nasıl kullanacağım?”
“İçinde ayrıntılı bir kullanım kılavuzu var ama basitçe cihaz açıkken duyduğu frekansları tarıyor. Birini yalan söylerken yakalarsan o frekansı adı ile kaydedip yalan diye işaretlemen lazım. Sonra o kişi her yalan söylediğinde, yani o frekansı her kullandığında ekranda adıyla beraber yalan ibaresi belirecek.” Psikolog masanın ardından kalkıp danışanının yanına oturdu. “Gel bir deneme yapalım. Ben sana yalan ve doğru söylerken frekanslarımı kaydet.”
Elif tamam anlamında başını salladı. Cihazı kutunun içerisinden çıkardı. Kızın sadece eski filmlerde gördüğü çağrı cihazlarına benziyordu. Çalıştırıp “Hazırım,” dedi.
Psikolog elinden geldiğince doğal davranmaya çalışarak, “Bu işi yapmaktan nefret ediyorum!” dedi. Ekranda bir frekans belirdi. “Şimdi adımı yazıp yalan seçeneğine tıklayacaksın.” Kız ile göz göze geldiler. “Elif, yaptığım işi gerçekten severek yapıyorum, buna güvenebilirsin.”
Elif utanarak başını tekrar önüne eğdi ve söyleneni yaptı. “Peki ama insanlar bana sizin gibi açıkça söylemeden bu yalanları nasıl yakalayacağım?” diye sordu. Psikolog “Sen çok zeki bir kızsın, bir yol bulacağına eminim,” diye cevap verdi.
***
Sonraki birkaç hafta boyunca Elif ailesinin, sınıfındakilerin ve yakın arkadaşlarının frekanslarını toplamakta uğraştı.
“Baba yaptığım tatlı nasıl olmuş?”
“Eline sağlık güzel kızım, mükemmel!” Elif bu frekansı Baba-yalan diye adlandırdı çünkü tatlının berbat olduğunun ve zavallı adamın güçlükle yuttuğunun farkındaydı. Kalkıp kendi tabağını çöpe döküverdi.
“Anne bu pantolon yakıştı mı bana?”
“Ay hayır, çok sıktı bence, baksana göbeğin fırlamış.” Elif bunu da Anne-doğru diye işaretledi ve içine zor girdiği eski pantolonu çıkardığı deliğe tıktı.
Kardeşinin gelip “Ne yaptın saçına? Yeni imajın mı bu?” sorusunun frekansını Kardeş-alay diye kaydetti. Kardeşini “İşine baksana sen,” diye kovaladıktan sonra kalkıp saçlarını yıkadı.
Sınıfta işler biraz daha zordu. Tuzaklar kuramayacağı için izleri iyi takip etmesi gerekiyordu. Finans Hocası “Ödevin nerede?” diye sorduğunda, “Hocam akşam annem rahatsızlandı,” diyen arkadaşının frekansını kolayca yalan olarak işaretleyebildi. Bütün gece sınıftakilerin sosyal medya hesaplarını kurcalaması gerekmiş olsa da Elif oğlanın aslında basketbol maçına gittiğini bu sayede öğrenebilmişti.
Tombulca bir kızın arkasından gülüp gülüp yüzüne “Bu renk sana çok yakışmış,” “Saçına yeni bir şey mi yaptın?” “Sen kesinlikle kilo verdin!” dediklerinde bütün bir grubun alay frekanslarını yakalama fırsatı buldu ama bunun için yarım saat kadar tuvaletteki kabinde saklanıp dedikodu dinlemek zorunda kalmıştı.
Yakın bir arkadaşı yeni ayrıldığı sevgilisini ne kadar özlediğini anlatıp göz yaşlarına boğulduğunda gönül rahatlığıyla doğruyu işaretledi. “Eğer bu bir yalansa ve kendine bile bu kadar gerçekçi bir yalan söyleyebiliyorsa belki de aslında bu bir doğrudur,” diye düşünmüştü ama işlerin sarpa saracağını anlayıp mantık kitaplarını bir süreliğine el altından kaldırdı.
Elif bütün bunlarla uğraşırken aynı zamanda kendini eğittiğinin farkında değildi. Daha önce hiç dikkatini çekmeyen ayrıntılar görünür oluyor, içinde bir öfke birikiyordu. İnsanların ağızlarından çıkan her on cümlenin sekizi doğru değildi. Elif bir süre sonra ekranda sadece yalan ya da alay ibarelerini görmeye başladığında bunun mümkün olamayacağına kanaat getirdi.
***
“Bana çok önemli bir işi çıktığı için çalışma grubuna gelemeyeceğini söyledi ve onun kısmını yapmamı rica etti.”
“Ve bu bir yalan mıydı?” diye sordu psikolog.
“Elbette yalandı. Ama asıl acıtan ödevde onun kısmını da yaptığım için bana ‘Sen tanıdığım en iyi insansın, sana borcumu mutlaka ödeyeceğim,’ demesiydi. Alay ve yalan ardı ardına yandı. Kim bu kadar kötü olabilir? Bence bu cihaz doğru düzgün çalışmıyor.”
“Hayır Elif, doğru çalışıyor.” Elif ekranda beliren Psikolog-doğru ibaresine umutsuzca baktı. Cihazı kadının masasına bırakıp “Bilerek yaşayamam,” dedi. “Gelecek hafta görüşürüz,” diyerek odadan sessizce çıkıp gitti.