Kurbağa Kral ve Prenses

· 4 dakikada okunur
Kurbağa Kral ve Prenses
Fotoğraf: Stephen Hocking / Unsplash

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, vezir masal yazarmış eski saray içinde. Vezirin kalemi yok, kralın sineği çok; prenses aş yedirir, elinde çatalı yok.

Kaf Dağı'nın ardındaki eski sarayda bir prenses ağlayarak uyanmış çünkü dün babasının ölüm haberini almış. Gözyaşlarını silip giyinmiş, taht odasına inmiş. Taht odasının görkemli kapısından içeri girince ne görsün! Merhum kralın tahtında bir kurbağa, kafasında da kralın tacı! Sevinçle saray içinde koşuşturmaya başlamış. "Babam tahtında oturuyor! Babam yaşıyor!" diye bağırmış. Saray halkı hemen kızın yanına gelmiş. Kraliçe bile bir an aklından şüphe etmiş, hevesle eşimi göreceğim diye kızının yanına inmiş. Oysa tahtta oturan sadece bir kurbağaymış.

Soran gözlerle prensese bakmış herkes. Kız da bilgiç bir tavırla konuşmaya başlamış. "Koskoca kral nasıl bir gün öylece ölüversin? Bakın başında tacı, tahtında oturuyor. Babam ölmedi, sadece bir büyücü onu kurbağaya çevirmiş," diye kendince olanları açıklamış.

Kraliçe ile vezir kızın söylediklerine inanmadan birbirine bakakalmış. Kraliçe saray ahalisine "Bizi yalnız bırakın," demiş. Sonra vezir konuşmaya başlamış. "Bak kızım, kimse kralımıza kin gütmezdi. Halk huzur içinde yaşar, onu severdi. Fakat sen inatçısındır, bilirim. O yüzden sana bir görev vereceğim. Kurbağaya dönüşen birini eski hâline döndürmek zordur. Masallara sakın aldanma. Kraliçe, kurbağa kralı öpse olacak tek şey dudağında kocaman bir uçuktur."

Prenses ilgiyle veziri dinlemiş. Vezir ona kurbağaya nasıl bakması gerektiğini uzun uzun anlatmış. Eğer büyülenen kişi sevdiği biri tarafından kırk gün beslenirse eski hâline dönermiş. Ama kraliçe de vezir de kralın vefat ettiğine emin olduklarını, kurbağanın da sıradan bir kurbağa olduğunu, boşa umutlanmamasını söylemişler. İnatçı prenses ise "Hayır, o benim babam," diye tutturmuş. Kraliçe ve vezir ülke yönetimiyle uğraşırken prenses de kurbağa krala bakma görevini üstlenmiş.

O günden itibaren prenses günde üç öğün kurbağa krala sinek yedirmeye başlamış. Günler geçmiş, bir sabah her zamanki gibi vezir prensesi uyandırmış. "Ey, kıymetli prenses! Babanız yüce kralın kahvaltısını hazırladım. Kendisi yemek salonunda sizi bekliyor." Prenses esneyip gerinmiş. Veziri huzurundan gönderip giyinmiş. Salona inince bir bakmış ki babasına benzeyen yedi kurbağa vraklamakta, kralın tacı da yerde yuvarlanmakta! Tacı hemen masaya kaldırmış.

Prenses gür bir sesle bağırmış. "Hanginiz saygıdeğer babam, kurbağa kralsa kırk metre havaya zıplasın." Kral kelimesini duyan uyanık kurbağalar hop diye aynı anda kırk metre zıplamış. Prenses anlamış ki bu böyle olmayacak. Babasının kahvaltı tabağını alıp sinekleri yere çalmış. Altı tane kurbağa hemen sinekleri yemeye başlamış. Yedinci ise tiksintiyle zıplamış. Prenses anlamış ki babası yedinci kurbağa. Hemen onu yakalamış, tacı kafasına takmış. Sıradan kurbağaları kovalamış.

"Ah, babacığım siz de ne kadar inatçısınız. Bilirsiniz ki bu sinekleri yemezseniz hayatta kalamazsınız," diye babasını azarlamış. Sonra kalan sinekleri yerden almış. Kurbağa kralın ağzına tıkmış. Prenses babasını azarlayadursun, kurbağa kral iştahla sinekleri yutuvermiş. İşte o zaman kızın içine bir şüphe düşmüş. Ya babası gerçekten ölmüşse? Aklına bu fikir düşünce kendisine kızmış. O günden itibaren her gün dua etmiş.

Sabahları erkenden uyanıp Tanrı'ya yalvarıyormuş prenses. "Lütfen, babam kurbağa olmuş olsun. Onu eski hâline döndürebilirim. Lütfen, Tanrım," diye gözyaşları döküyormuş. O günden sonra prenses sessizleşmiş, içine kapanmış.

Kraliçe bu olaylardan dolayı vezire çok kızmış ama vezir kadını telkin etmiş. "Efendim, kırk günün dolmasına az kaldı. Prensesin gerçeği kabullenmesi yakındır," demiş.

Kırkıncı gün gelip çatmış. Prenses kurbağa kralı görmek için son kez taht odasına inmiş. Bakmış kim oturuyor diye tahtta. Sadece sıradan bir kurbağa. Yanında da küçük bir taç. Prenses son kez babası için gözyaşları dökmüş. Kraliçe ve vezir usulca kıza yanaşmış. Vezir "Hazır mısın?" diye sormuş. Prenses kafasını sallamış. Tacı prensese takmış vezir. Kraliçe kızına sarılıp öpmüş. O gün ilk kez halkın önünde konuşmuş prenses. Halktan insanlar kıza sorunlarını anlatmış. Prenses ilgiyle onları dinlemiş. Babası merhum kral gibi daima halkın mutluluğuna öncelik vereceğine söz vermiş.

Sıradan kurbağa da tüm bu olaylardan sonra göletine dönmüş. Prenses gerçeği kabullense de zaman zaman kurbağayı ziyaret etmiş. Kurbağa, kızı elinde sinek tabağı ile ne zaman görse sevinçle vraklarmış.

Gökten üç elma düşmüş. Biri prensese, biri sıradan kurbağaya, biri de bu masalı dinleyenlerin başına.

Bu öykü, daha önce Golem Fanzin'in 5. sayısında yer almıştır.

Golem
İki aylık spekülatif kurgu fanzini
Mastodon